Blog

Enerji yükselticilere bir şans verin!

Enerji yükselticiler dediğimizde aklınıza birçok farklı yerde karşınıza çıkan reklamlar geldiyse merak etmeyin, onlardan bahsetmeyeceğiz 🙂 Bahsettiğimiz enerji yükselticiler, aslında elimizin altında ya da çevremizde bulunan, çok kolay ulaşabileceğimiz; ama zaman zaman koşuşturma ve sorumluluklara kapılıp vakit ayırmayı unuttuğumuz şeylerden oluşuyor.

Son zamanlarda büyük kısmını evde geçirmek zorunda kalsak da azalmayan sorumluluklar, aynı anda her şeye ve her yere yetişme ihtiyacı, sürekli değişen gündemler ve adapte olunacak yeni koşulların oluşması, hayaller, hedefler ve beklentiler, yönetemediğimiz ya da değiştiremediğimiz gelişmeler, uzaklaşılamayan insanlar gücünüzü ve enerjinizi çalıyor olabilir. Üstelik bu “enerji emicilerin” yarattığı sadece fiziki yorgunluk değil, zihinsel yükü de oluşturuyor. Belki de bu noktada bir dakikalığına durup, kendinize şunu sormalısınız: “Beni bu kadar yoran ne?” Sorunu doğru bir şekilde tanımlamak, tamamen olmasa da belli bir noktaya kadar kendinizi bu enerji emicilerden uzak tutmak için adımlar atabilirsiniz. Tabii ki her zaman, her koşulda uzaklaşmak mümkün olamayabiliyor. Öyleyse canlanmak, daha iyi hissetmek, enerjinizi yükseltmek için ne gibi basit adımlar atabilirsiniz, onlara bir göz atalım.

İster biraz keyiflenmek, ister güne canlı bir başlangıç yapmak, ihtiyacınız ne olursa olsun enerji yükseltici basit alışkanlıkların etkisini göz ardı edemeyiz. Bazılarına daha aşina olduğunuzu, bazılarıyla yeni tanışacağınızı ve çok seveceğinizi tahmin ettiğimiz önerilerimize başlıyoruz:

Müzikle barışın: Her gün o kadar çok ses duyuyoruz ki! Trafik, komşular, haber spikerleri, çocuklar, diğer insanlar, makineler… Bazen bu karmaşanın içinde ruhumuzun gıdasını almayı unutuyoruz. Oysa ki müzik, doğru kullanıldığında birçok işe yarayabilen bir araç. Tabii ki biz burada müziği sakinleşmek, dinginleşmek ve enerji kazanmak için muhteşem bir fırsat olarak görüyoruz. Sabah kalkar kalkmaz 90’ların eğlenceli şarkılarını çalan bir radyoyu açmak, alarm sesinizi en sevdiğiniz hareketli şarkıyla değiştirmek, çalışırken arka planda konsantrasyonunuzu artıracak bir müzik çalmak, hatta müzik dinleme uygulamalarındaki listeleri keşfederek hiç dinlemediğiniz tarzlara şans vermek müziği yeniden hayatınızın neşesi yapmak için harika yollar. Üstelik müziği hayatınızda hak ettiği yere getirdiğinizde sadece sizi daha iyi ve enerjik hissettirdiğini değil, birçok farklı duruma karşı daha dayanıklı hale getirdiğini hissedeceksiniz.

Kulaklarınızı kapatın: Şaka değil! Tabii ki müzik dinlerken kulaklarınızı kapatmanızı kastetmiyoruz 🙂 Fakat bir önceki maddede bahsettiğimiz, her gün yüzlercesini duyduğumuz o seslerden bazıları bizi çok etkiliyor, enerjimizi tüketiyor. Zihninizde bir şeylerin canlandığını hisseder gibiyiz – evet, belki de aynı şeyleri düşünüyoruz. Kulaklarınızı kapatmanızı hissettiren, ama kötü cazibesiyle sizi kendine esir eden o sesler… Fikirlerinize, hayallerinize, isteklerinize ya da duygularınıza dair olumsuz yorumları dile getiren, hatta yapamayacağınızı söyleyen, bardağın hep boş tarafını gören ve sizin de dolu tarafını görmenizi engellemek isteyen o sesleri duyduğunuzda kulaklarınızı kapatmaktan çekinmeyin. Üstelik bu sesler sadece dışarıdan değil, sizin içinizden de geliyor olabilir. Zaman içinde oluşmuş bu yargıların ardındaki gerçeği görmek, neden böyle hissettiğinizi anlamak ve çözümlemek çok kolay olmasa da bir kez adım attığınızda bu yükselme hissinin sizi devam etmek için tetikleyeceğini biliyoruz. Bunun için kitaplardan, profesyonellerden, sizi anlayan dostlarınızdan, iç güdülerinizden de faydalanabilirsiniz.

İster dıştan, ister içten geliyor olsun, enerjinizi düşüren bu seslere kulaklarınızı kapattığınızda yaşam enerjinizin nasıl yükseldiğini, gücünüzü, ilhamınızı ve hayallerinizi nasıl geri kazandığınızı görüp şaşıracaksınız.

Dağınıklıktan kurtulun ya da bırakın dağınık kalsın: Bu madde için bize kızmayın lütfen! Sabahtan akşama kadar küçük çocuğunuzla ilgilenirken ya da ofiste sizi bekleyen yığınla işin arasında kaybolmuş hissederken size her şeyin yerli yerinde olması gerektiğinden bahsetmiyoruz 🙂

Aslında bahsettiğimiz, dağınıklığa nasıl baktığınız. Evet, dağınıklığın zihni bulandırdığına ve sıkışmışlık hissi yarattığına dair araştırmalar bize de mantıklı geliyor. Ancak her zaman her şeyi tam ve en iyi şekilde yapma düşüncesi ortalığı toplamak söz konusu olduğunda bunaltıcı olabiliyor. Belki işe başlamadan sadece 5 dakikanızı masanızı ve notlarınızı düzenlemek, salona saçılmış oyuncakları sepete yerleştirmek için ayırmak gibi ufak adımlarla her baktığınızda karmaşa içinde hissettiren ve enerjinizi emen o dağınıklıkla başa çıkmaya başlayabilirsiniz. Ancak eğer sürekli yapılacak işleri ve toplanacak dağınıklıkları düşünüyorsanız, arada durup sadece iki kolunuz olduğunu kendinize hatırlatmanızda fayda var. Mükemmeliyetçilik duygusunun enerjinizi bitirmesine izin vermeyin. Mutfaktaki bulaşıklar bir saat sonra toparlansa – hatta bunu yapan siz olmasanız da –  olur. Yardım istemeyi, önceliklerinizi doğru belirlemeyi ve dağınıklığın hem çağıran hem de engelleyen çekiciliğinden uzak kalmayı başararak enerjinizi yeniden yükseltin.

Nefes almayı unutmayın: Bebeklerin nasıl nefes aldıklarını hiç gözlemleyebildiniz mi? Özellikle uyurken aldıkları derin nefeslerle karınları o kadar şişer ve iner ki, nasıl nefes aldığını rahatlıkla izleyebilirsiniz. Onlar içgüdüsel olarak vücudun yakıtlarından biri olan oksijeni nefes yoluyla en doğru şekilde alırlar. Her ne kadar otomatik olarak nefes alıyor olsak da büyüdükçe nefes alma pratiğimiz değişiyor. Hayat koşulları, stres ve birçok farklı etken doğru nefes almaya dair farkındalığımızı kaybetmemize yol açıyor. Böylece yetersiz ve yanlış nefes alıyor, hatta zaman zaman nefes almayı unutuyor ve zorlanmaya başladığımızda nefessiz kaldığımızı anlıyoruz. Oysa ki nefes, sadece yaşamımızı sürdürebilmemizin gerekliliklerinden biri değil; bedenimizin, zihnimizin ve ruhumuzun birbiriyle ahenk içinde ilerleyebilmesi için arada kurduğumuz bir köprü. Doğru nefes alamamanın hem fiziki, hem de ruhsal etkileri var. Fiziken beyne ve kaslara yeterli oksijenin gitmemesi yorgunluğa ve ilerleyen dönemde çeşitli rahatsızlıklara yol açar. Yine doğru bir şekilde nefes almayı unuttuğumuzda kendimizi dinlemeyi de unutur, zihnimizle olan bağımızı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalırız. Bu da bizi dış etkilere karşı daha açık, daha enerjisiz ve kırılgan biri haline getirir. Eğer siz de yeterli nefes alamadığınızı hissediyorsanız, doğru nefes alma tekniklerini denemenin zamanı gelmiş demektir. Bunun için yoga ve pilates pratiklerinde yer alan nefes alma tekniklerini deneyebilir, basit bir arama ile yapabileceğiniz ve ilerletebileceğiniz birçok farklı nefes egzersizine ulaşabilirsiniz. Doğru nefesi hayatınızın bir parçası yaptığınızda günün her saatinde daha enerjik, daha güçlü ve kendinizi daha uyum içinde hissedeceksiniz. Üstelik enerjinizin düştüğü anlarda nefesinize odaklanarak yenilenmek için kendinizden başka hiçbir şeye ihtiyacınız yok 🙂

Temiz havanın, aydınlığın ve bitkilerin gücünden faydalanın: İçinde saatlerinizi geçirdiğiniz ortamların enerjisi, sizin de enerjinizi etkiliyor. Yeterince aydınlanmayan, havalandırılmayan ve hayatı anımsatan objeler içermeyen ortamların verdiği tek düzelik ve sıkıntı hissi, enerjinizi yitirmenize sebep olabilir. Çaresi ise ufak değişikliklerde gizli. Evinizin, ofisinizin ya da en çok vakit geçirdiğiniz yerlerin daha iyi ve doğala yakın ışıklarla aydınlatılmış olmasını sağlayın. Ayrıca çiçekli ya da yeşil bitkiler, binlerce farklı seçenekleri ile sadece gözünüzü şenlendirmekle kalmaz, ortam havasını temizleme işlevleri ile görünümünden çok daha fazla fayda sağlar. Ortam havası demişken, sıklıkla havalandırma işlemi yapmayı unutmuyorsunuz değil mi? Bulunduğunuz odayı havalandırmak, mümkünse dışarı ya da balkona çıkacağınız birkaç dakikalık molalar vermek enerjinizi tazeleyecek ve yükseltecektir.

Güzel olan şeylerin fotoğrafını çekin: Fotoğraf çekmekten hoşlanıyor musunuz bilmiyoruz ama, bu fikrin hoşunuza gideceğini tahmin ediyoruz 🙂 Merak etmeyin, her an akıllı telefonunuzu çıkarıp fotoğraf çekmekten ya da yanınızda bir kamera taşımaktan bahsetmiyoruz. Üstelik bahsettiğimiz güzel şeylerin fotoğrafını kaydetmek için tek ihtiyacınız olan şey zihniniz.

Günlük hayatın içinde birçok şeyle karşılaşıyoruz ve maalesef karşılaştığımız manzaraların büyük kısmı zihnen ve ruhen yorucu şeyleri içeriyor. Sürekli yolunda gitmeyen şeyleri görmeye alıştıkça zihnimiz bir seçici filtre geliştiriyor ve böylece sürekli olumsuzlukları görüyor gibi hissetmeye başlıyoruz. Muhtemelen sizin de aklınızdan yakın zamanda şöyle bir cümle geçmiştir: “Sanki tüm olumsuzluklar beni buluyor!” Aslında hayatın farklı farklı yerlerine yerleşmiş, bazen daha görünür, bazen daha gizli olan tonlarca olumsuzluk var. Bizler de zaman içinde geliştirdiğimiz filtrelerle onları daha çok görmeye başlıyoruz. Bu da bir süre sonra hayatımızın doğal akışı içinde enerjimizi fark etmeden kaybetmemize sebep oluyor. Oysa ki filtrelerimizi değiştirebildiğimizde görebileceğimiz, fark edebileceğimiz ve enerjimizi yükseltecek bir o kadar çok güzellik de çevremizde yer alıyor. Yeni enerjimizi yükseltmemizi sağlayacak bu madde aslında bizim neleri görmeyi ve fark etmeyi tercih ettiğimizle ilgili! Sabah işe giderken gördüğünüz, dünyadan bir haber şekilde uyurken dili dışarıda kalmış o kediyi fark edin, zihninizde fotoğraflayın ve bu fotoğrafı gün içinde ihtiyacınız olan her an zihninizden çıkarın ve gülümseyin. İşte enerjiniz yükseliyor! Üstelik bu adımı pratik ettikçe güzellikleri daha kolay yakalayabildiğinizi ve bu anların enerjisinden çok daha rahat faydalanabileceğinizi keşfedeceksiniz.

Kahve içmek ya da güne egzersizle başlamak kadar olmasa da, uygulaması çok da zor olmayan enerji yükseltici bazı önerilerimizi sizinle paylaştık.

Daha enerjik günlere! 🙂